Beylikdüzü Mutlu Son Hizmeti Ebru

Beylikdüzü Mutlu Son

Beylikdüzü Mutlu Son

Şakalaşmanın ne olduğunu bilmiyordu ona yoğun bir dikkatle

dikilen gözler.

“fakat canavar yok ki!”

Varlığından hiç haberi olmadığı bir şey, içinde kabarıyor,

yüksek sesle bunu gene anlatmaya zorluyordu onu:

“ama söylüyorum size, öyle bir canavar yok ki!”

Toplantıdakiler susuyorlardı.

Ralph, denizkabuğunu havaya kaldırdı; bundan sonrasında ne

söyleyeceği aklına erişince, tadı de yerine geldi:

“Şimdi en önemli mevzuya geldik. Uzun uzun düşündüm.

Dağa çıkarken de düşünüyordum.”

Jack ile Simon’a “anlarsınız ya” dercesine gülümsedi:

“Demin kumsalda da düşündüm. Organize ettiğim de şu: biz

hoş süre geçirmek istiyoruz. Bir de bizi kurtarmalarını

istiyoruz.”

Beylikdüzü Mutlu Son

Toplantıdakilerin, gürültülü bir heyecanla bu lafıonaylamaları, bir dalga gibi çarptı Ralph’a. Ne söyleyeceğini

unuttu. Bir süre gene düşündü:

“Bizi kurtarmalarını istiyoruz ve kurtarılacağız elbet.”

Toplantıya katılanların hepsi, sevinç içinde konuşmaya

başladılar. Hiçbir kanıtı olmayan, sadece Ralph’ın yepyeni

yetkileriyle desteklenen bu sıradan söz, herkesin içini

aydınlatmış, herkesi mutlu kılmıştı. Ralph, dinlemeleri için

denizkabuğunu havada sallamak zorunda kaldı:

“Benim babam deniz kuvvetlerindedir. Artık bilinmeyenada kalmadı dedi bana. Kraliçenin büyük bir odası varmış,

haritalarla dolu. Dünyanın tüm adaları çiziliymiş orada.

Demek ki, bu adanın da bir resmi var Kraliçede.”

Çocukların sevindiğini, yüreklendiğini gösteren sesler

terfi etti.

“Er geç bir vapur gelecek buraya. Hatta belki de benim

babamın gemisi gelir. Demek ki, er geç kurtaracaklar bizi.”

asıl söylemek istediği buydu. Bunu söyledikten sonra, bir

an durdu. Bu söz yardımıyla toplantıdakiler itimat içindeydiler

şimdi. Onu seviyorlar, ona saygı duyuyorlardı. İçten gelmiş olarak

el çırpmaya başladılar. İskele biçimindeki büyük kaya

çınlıyordu alkış sesiyle. Ralph’ın yüzü kızardı. Onu

gizlemediği bir hayranlıkla dinleyen Domuzcuk’a baktı yan

yan. Sonra başını çevirip Jack’a baktı. Jack, kendini

beğenmişçesine gülümsüyor,

“Alkışlamayı ben de bilirim”

dercesine el çırpıyordu.

Ralph, denizkabuğunu havada salladı:

“Susun! Bekleyin! Kulak verin!”

herkes sustuktan sonrasında, zaferinin kanatlarıyla yücelerek

hitabını sürdürdü:

“Bir şey daha var. Onların bizi bulmalarına yardımcı

olabiliriz. Bir gemi adanın yanından geçerken farkına varmaz

bizim burada olduğumuzun. Onun için duman çıkmalı dağın

tepesinden. Bir ateş yakmalıyız.”

“Bir ateş! Bir ateş yakmalıyız.”

Çocukların yarısı ayağa fırlamıştı derhal. Denizkabuğu

unutulmuştu. Jack avaz avaz bağırıyordu:

“Hadi, peşimden gelin!”

Hurma ağaçlarının altı gürültü ve hareketle doldu. Ralph,

susmaları için bağlarırıyor, ama kimse duymuyordu ne söylediğini.

Çocuk kalabalığı, bir dakikada adanın iç kısmına doğru